top of page

Görmeden geçilmeyecek: GREAT BARRIER REEF, CAIRNS


Cairns Hongkong’tan falan gelenler haricinde Avustralya’nın giriş noktası değil. Ama takvim itibariyle bizim başlangıç noktamız. Yazın (yani güney yarım kürede Kasım’dan itibaren) Avustralya’nın kuzeyi hem yağmurlu oluyor hem de sahilleri denizanası akınına uğruyormuş. Denizanası deyip geçmemek lazım; bunlar sokarsa öldüren cinsinden.

Buraya gelene kadar sahillerinde bir güzel de yüzeriz diye düşünmüştük ama sonsuzluğa uzanan sahiller daha çok plajda yürüyüş yapıp koşmak için idealdi bu sıralar.

Cairns’e gelme sebebimiz dünyanın sayılı dalış mekanlarından Great Barrier Reef’te dalmak. Aslında daha fazla zamanımız olsa günübirlik dalış yerine 1 haftalık ya da 3-4 günlük liveaboard dalış teknelerini tercih etmek lazım. Şimdilik sadece günübirlikçilerle takılmakla yetiniyoruz.

Aldığımız tavsiyeler sonrasında dalış turuna Cairns’ten değil, Cairns’in 60km kuzeyindeki Port Douglas’tan katılmak gerektiğini biliyoruz. Port Douglas’ta da kalabilirdik ama havaalanına yakın olduğu için Cairns’i tercih ediyoruz. Tur şirketi nerde olursanız olun gelip otelin kapısından alıyorlar sizi, o yüzden sorun yok.

Günübirlik turların bizim Kaş’taki günübirlik turlarla uzaktan yakından alakası yok tabi. 60 kişilik deniz otobüsü kılıklı teknelerle okyanusa açılıyoruz. Neyse ki bu 60 kişinin yüzde 90ı sadece şnorkelle resifin tepesinden seyretmeye gelmiş; dalış yapan topu topu 8 kişiyiz. Sabah 8.30da başlayıp akşam 4te bizi tekrar sahile bırakmalarına kadar GBR üzerinde 3 nefis dalış yapıyoruz. Eminim ki liveaboard tekneleri ile daha az insanın olduğu noktalar da dalsak çok daha keyifli olacak.

Ertesi gün yapılması gereken aktiviteler içinde seçip yapmamız gerekiyor; zira 3 gün Sidney’e uçacağız. Araba kiralayıp yaklaşık 130 km kuzeydeki Daintree’ye gitmeye karar veriyoruz. Burası bir nevi milli park. Yağmur ormanlarının plajlarla buluştuğu, köklerinin yüzeyden başlayıp su altına devam eden Mangrove ağaçları ve timsahların cirit attığı nehirleriyle görülmeye değer diyor herkes. Gitmeden önce Daintree – Cape Tribulation rotasının haritasını almakta fayda var. Eğer her şeyi yapmak, her noktada yürümek istersek burada bir otel tutup kalmak daha mantıklı. Jindalba ve Dubuji yürüyüş patikalarını seçiyoruz yürüyüş yapmak için.

Gelmişken timsahları görmek için bir saatlik bir nehir turuna

katılıyoruz ama tabi tura çıkana kadar yaz aylarında bu timsahların su yüzüne hemen hemen hiç çıkmadığı gerçeğini söylemedikleri için hafiften kazıklanmış hissediyoruz. Tur rehberi, şansımızı tekrar denemek istersek yaz boyunca istediğimiz kadar gelebileceğimizi, ilave para almayacağını söylüyor – dalga mı geçiyor ne? Neyse, Mangrove Ağaçlarının manzarası ile yetiniyoruz.

Daintree ormanlarının içinde en sık görebileceğiniz hayvan oldukça vahşi bir tür olan Cassowary’ler. Devekuşu ile Emu arası uçamayan bir kuş olan bu hayvanla karşılaştığınızda bir arslanla karşı karşıyaymışcasına koşmadan yavaş adımlarla geri geri yürümeniz gerekiyor. Tabi bu ara hayvanın renkleri ile büyülenmemişseniz. Daintree’nin ortasındaki yolda hızlı gittiğiniz takdirde bu arkadaşlardan birine çarpmanız da an meselesi.

Gün içinde ormanın içinde tek tük restoranlar ve cafeler var dinlenip bir şeyler atıştırabileceğiniz. Whet restoranda lezzetli bir yemek yiyip internet ihtiyacımızı da giderdikten sonra gezimize devam ediyoruz.

Port Douglas’a 20 km uzaklıkta Mosman Gorge adında bir park var. Burada hem doğa içinde güzel bir yürüyüş yapmak hem de yerlilerin hayatı ile ilgili rehberlik hizmeti almak mümkün.

Akşam Cairns sokaklarını dolaşmaya adıyoruz. Küçük bir şehir Cairns. bir tane ana caddesi, incik boncukçular ve çin masaj terapistleri ile dolu bir pazar yeri ile normal bir alışveriş merkezininin dışında sahilde sıra sıra restoranlar var. Bunlardan birinde kanguru ve timsah eti deneyebilirsiniz bizim gibi. Her ikisi de çok lezzetli. Sırada Emu eti var denenecek. Koala yemediklerini umuyorum L

Bunları da sevebilirsiniz:
bottom of page