Dalış için en güzel yerlerden biri olan Kızıldeniz'in bize bu kadar yakın olması büyük bir veli nimet. Gel gör ki bu kadar yakın olmasına rağmen her fırsatta gitmek mümkün olmuyor. 15 ay kadar önce son dalışlarımı gene bu rotada yapmış ve mest olmuştum. Bu sene yazın ortası yerine suyun biraz daha soğuduğu bir dönemde aynı geziyi gene Ayışığı Dalış Merkezinin düzenlediği tur ile gerçekleştirdik.
Dalış teknemiz Marsa Alam Port Ghaleb'ten kalkıyor. Bu sebeple THY ile Istanbuldan Hurghada'ya 2.5 saatlik direkt uçuşumuzdan sonra yaklaşık 3.5 saatlik bir minibüs yolculuğu yapıyoruz. Cuma öğleden sonra adım attığımız tekne oldukça büyük bir liveaboard teknesi.
Ertesi günden itibaren dalış "kampımız" başlıyor. Her sabah 5te sevgili İspanyol Divemaster'ımız Alaitz'in "gooooood morniiiiing!! Wakie wakieeee" çığlıklarından oluşan uyandırma servisi ile güne başlıyoruz. İlk gün 14 saatlik bir yolculukla en güneydeki St Johns bölgesine kadar gideceğimiz için sadece ilk güne özel günde 2 dalışımız var. Onun dışındaki günler, ilki sabah altıda gün doğumu dalışı, sonuncusu akşam altı civarında "gece" dalışı olmak üzere 4er dalış yapıyoruz.
İlk gün Marsa Alam'a daha yakın olan Abu Dabab ve Shaab Marsa Alam noktalarında dalıyoruz. Daha sonra St Johns bölgesinde Habili Ali, Gotta Kebir, Dangerous Reef, St Johns Cave, Sirinaka, Malihi Cladio, Abu Galawa Kebir, Abu Galawa Soraya, Sha'ab Hamam, Shiriniat noktalarında dalıyoruz. Kapanışı ise Elphinstone'da yapıyoruz.
Denizin altını birebir anlatmak mümkün değil malesef. Kızıldeniz'de adam gibi bir şeyler görmek için Türkiye'de olduğu gibi 30 metrelere dalmak gerekmiyor. 5metreden itibaren dünyanın en zengin mercan tarlalarının arasında geziniyoruz.
Batık dalışlarından (Abu Galawa), mağara dalışlarına (St johns Cave), mercan tünelleri arasında kaybolurcasına gezinmekten, akıntılarla ufak mücadelelere kadar her noktasında ayrı keyif aldığımız dalışlar yapıyoruz. Son dalışımız Elphinstone'da 5mt civarında beklediğimiz Oceanic Whitetip köpekbalığı ise ancak biz dalışı tamamlayıp çıktıktan sonra teknemizin yanına gelip bize selam verme lütfunda bulunuyor.
Geçen sene onlarca yunusla beraber şnorkel yaptığımız Dolphin Reef'e gittiğimizde yunus arkadaşların uğramadığını görüp haftanın tek hayal kırıklığını yaşıyoruz. Bazı dalışlarda yakınlarımızdan geçmelerine rağmen onlarla beraber yüzme zevkini bu sefer yaşayamadan olay yerinden ayrılıyoruz.
Dalışlar sırasında hemen hemen herkesin elinde bir GoPro ya da fotoğraf makinası var. Her şeyi aşağıda gördüğümüz canlılıkla çekmek o kadar kolay değil. Bu yüzden işin kolayına kaçıyorum. Kendisinin de izniyle, grubumuzun içindeki en yetkili fotoğrafçımız olan Yasemin Tüylü'nün fotoğraflarını burada paylaşarak yaşadığımız görsel şölenden tadımlık da olsa bir fikir almanızı sağlayabiliyorum.
Benim GoProdan bazı kareler ise bunlar:
1943 batan bir gemi Abu Galawa Kebir'de
Gece dalışlarımızdan birinde anne ve bebek mürenler bizden kaçarken
100 mil çapınızda tek bir kara parçası olmayınca, denizin üstünde şahit olabileceğiniz tek şey de muhteşem gün doğumu ve batımı oluyor.
Dalışlı mavi yolculuk bazen risklidir. Teknolojik her türlü bağımlılığınızdan sıyrılmanız gerekir. Günde 4-5 saat dalışta geçerken uyanık kaldığınız süre boyunca aynı teknede bir dolu insanla beraber zaman geçirmektesinizdir.
Bu haftayı mükemmel kılan da bu kısımdı kanımca. Bol kahkahalı, keyifli muhabbetler ve güzel anlar paylaştığım güzel insanlarla zaman su gibi aktı gitti. Bitmese iyiydi :(
Turumuzun lideri, rehberi, belkemiği ve vazgeçilmezi olan Apo'nun turla ilgili yaptığı video işte burda:
Bir hafta boyunca teknolojiden ve medeniyetten bu kadar uzak ve huzurlu yaşadıktan sonra Istanbul'a geri dönmek ufak bir kültür şoku yaşatacak :)