top of page

O Zaman Müzik, O Zaman Dans - HAVANA

Küba'ya gideli aslinda neredeyse iki sene oluyor. Nedense sürekli geciktirdim Küba hakkında yazmayı. Nasıl anlatacağımı bilemediğimden belki de.

Bazı yerler vardır, tasvir ister... Gittiğin mekanı, gördüğün sokağı, içtiğin içkiyi yazıp çizmeni ister. Küba sanki öyle değil. Bu yüzden fotoğraflarla süslemek istedim bu yazıyı olabildiğince. Fotoğraflar anlatsın istedim. Aralarda alt yazılarla açıklamak istedim.

Ben Küba'ya gittim. Gittiğimde Castro henüz ölmemişti. Ya da belki de öldüğü açıklanmamıştı. Bugün - Ocak 2015 - Hala böyle bir bilgi yok ama bence geç kalmadan görmek lazım Küba'yı.

Farklı olduğu için, farklı kalabildiği için görmek lazım. Her şeye rağmen farklı kalabildiği için. Zira, Kübalı da bıkmış biraz "Küba'da" olmaktan. Küba'yı yaşamaktan. Bir kısmının suratında boşvermişliğin gülümsemesi var. Ancak büyük kısmı fakirliklerinden Castroyu sorumlu tutuyor. Bitsin artık diyor.

Havana'dan başladık yolculuğumuza.

Havana'da ve Küba'nın genelinde büyük birkaç tane otelde kalmak yerine insanların evde kalmak hem daha ucuz hem de daha keyifli bir yöntem. Bir nevi pansiyon yani. Ya da günümüz yaygın kullanımı ile Airbnb vari..Bizim kaldığımız evin ismi Casa particular Ricci. Yeri mükemmel, kahvaltısı yeterince iyi di.

İlk iki günde farkettiğimiz bir gerçeği burada hemen paylaşayım: bir Kübalı eğer sizinle ingilizce konuşmaya başlayıp size yardım etmek için uğraşıyorsa, yüzde 500 sizi dolandırmaya

çalışıyordur. Mümkün mertebe uzak durun derim, nerden gol yediğinizi anladığınızda çok geç olabilir. Resimdeki bu arkadaşımızla olduğu gibi :)

Havana elbetteki en turistik şehir. Şehir merkezinde tüm cafeler barlar dükkanlar turist kaynıyor. Çoğunun turist olduğunu tahmin ediyorsunuz. Kübalıların çoğu cafe barlarda takılmıyor, alışveriş yapmıyor. Sokaklar ya turistlerde dolu ya da onlara bir şeyler satmaya çalışan, dükkan işleten Kübalılarla.

Obispo caddesi dödüp dolaşıp tekrar geleceğiniz bir cadde. Sadece müzeler ve otellerin değil, normal apartmanlar dahi mimarisi ile dikkatiniz çekecektir.

La bodeguita del Medio Havana'nın en ünlü barlarından biri. Bunun temel sebebi çok ünlü müşterilerinin olmuş olması. Bunların başında uzun yıllar Küba'da yaşamış olan Ernest Hemingway ile Pablo Neruda geliyor.

Rengarenk binalar insanın içini açıyor. Bir yandan fakirliği örterken bir yandan da şehre bir albeni katıyor.

Bisikletli çekçekler, motorlu tuktuklar, taksiye alternatif olarak kullanılabilecek araçlar.. Bu bisikletli olanlara ilk gün bindik, ama yemek yemek için gittiğimiz yer oldukça uzakmış. Yorgunluktan ölecekti adamlar. Bir daha binmedik bu işkence aracına.

Hemingway'in bir diğer gözbebeği bar ise Floridita. Hatta bara yaslanmış gerçek boyutlu bronz heykeli ile beraber birer daiquiri yudumlayabilirsiniz burada.

Callejon de hammel bolgesinde her zamanki gibi gibi müzik, dans, ve bir renk cümbüşü karşılıyor sizi.

Havana'dayken yapılması gerekenler bir diğeri de- puro ve rom içmek dışında - devrim müzesini gezmek: Museo de la Revolucion.

Hayatımda gördüğüm en çirkin anıtlardan birini de Havana'da görmek nasip oldu. Küba'nın milli kahramanı Jose Marti için dikmiş olduğu bu anıt, Plaza de La Revolucion'un ortasında tüm haşmetiyle duruyor.

ve tekrar Havana sokaklarına dönelim....

Hangi Küba'lı size o gün Compay Sequndo'nun ölüm yıldönümü olduğunu ya da Bueno Vista'nın özel bir gösteri için sadece o gece biraraya geldiğini falan söylerse gülüp geçin, sırtınızı dönün ve yürümeye devam edin. Ama vakit bulursanız Bueno Vista tribute gösterilerinden birinde bir akşam eğlencesine katılın. Bueno Vista'ya taş çıkartacak yetenekte insanlar izleyebilirsiniz ve çok ama çok eğlenceli bir gece geçirebilirsiniz.

Şehirde kaldığımız son bir kaç saati hop-on-off otobuslerinden birinde geçirelim, görmediğimi bir şey kaldı mı görelim dedik. Bayağı bir varmış. :) Aslında Havana'daki hop-on-off bus bir turist otobüsü gibi işlemekten çok, halkın uzun mesafelere gitmesi için kullandığı bir taşıt sanki. Yaklaşık 2.5 saat süren turda, hiç turistik olmayan, ve şehrin oldukça dışındaki yerleşim bölgelerinin ortasından geçtik. Burada sosyalizmin ana kuralının hala geçerli olduğunu gördük: Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir. Belli ki herkes o kadar fakir değil Havana'da.. Hatta bazısı muhteşem villalarda yaşamını sürdürüyor...

Bunları da sevebilirsiniz:
bottom of page